Tutuklamanın Hukuki Niteliği ve Yargı Kararları Işığında İncelenmesi

GİRİŞ

Tutuklama, kişi hak ve hürriyetini sınırlandıran, kaynağını başta Anayasa olmak üzere Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler ve kanunlarla sınırları tespit edilmeye çalışılmıştır. CMK da yer alan koruma tedbirlerinden olup kişi hürriyetine en çok etkili olan koruma tedbiridir. Ceza Muhakemesi Kanunun 100 ile 108’inci maddeleri arasında hüküm altına alınmıştır. Şüpheli veya sanığa isnat edilen suçun niteliğine ve tutuklama nedenlerine rağmen hakim veya mahkeme tutuklama kararı vermekte serbesttir. Tutuklama ihtiyaridir. Tutuklama bir ceza değildir bir koruma tedbiridir. Ceza muhakemesinin amacı maddi gerçeğin ortaya çıkarılması olup, şüpheli ve sanığın cezalandırılması muhakemenin amacı değildir.

Tutuklama koruma tedbiri kural olarak, madde metninden de anlaşılacağı üzere, suç işlendiğinin şüphesi üzerine tutuklama nedenlerinin varlığından sonra ortaya çıkmaktadır. Tutuklama temel hak ve özgürlüklere müdahalesi en fazla bulunan, yanlış ve keyfi uygulamalarla insan hayatında büyük etki doğuran koruma tedbiridir. Soruşturma ve kovuşturma evrelerinde hangi makamların tutuklama kararı verebileceği, hangi makamın tutuklama talebinde bulunacağı, cumhuriyet savcısının tutuklama kararının geri alınmasını istemesi, şüpheli ve sanığın salıverilme istemleri ve diğer usul işlemleri Ceza Muhakemesi Kanunu, doktrinsel görüş ve yargı kararları ile açıklanmaya çalışılacaktır.

TUTUKLAMA

Kavram

Tutuklama, suçlu olduğu konusunda henüz kesim hüküm bulunmayan, ancak suç işlediği şüphesi kuvvetli olan kişinin özgürlüğünün hakim kararıyla geçici olarak kaldırılmasıdır. Bu durumdaki kişiye, tutuklu, içinde bulunulan yasal duruma ise tutukluluk denilmektedir.[1]

Yakalanan veya davet üzerine Cumhuriyet savcılığına gelen şüphelinin, sulh ceza hakimliğine gönderilerek tutuklanması istenebilir. Aynı şekilde, mahkeme önüne gelen sanık da, sorguya çekilerek tutuklanabilir.

1789 Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi (m.7 vd.), 1948 İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi (m.9), 1950 Avrupa İnsan Hakları ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşme (m.5) özgürlük ve kişi güvenliğini güvence altına alan, tutuklama ve yakalamanın keyfi olmamasını öngören hükümler içeren milletlerarası belgelerdir.

Tutuklamanın maddi koşulları

Tutuklama, ihtiyari bir koruma tedbiridir. Tutuklama mecburiyeti yoktur. Tutuklamanın iki maddi koşulu bulunmaktadır: 1. Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin bulunması, 2. Kanun’da gösterilen tutuklama nedenlerinden birinin gerçekleşmesi.

Kuvvetli Suç Şüphesi

Somut delillere dayanmayan soyut suç şüphesi, tutuklama kararı verilebilmesi için yeterli değildir. Tutuklama kararı verilebilmesi için şüpheli veya sanığın suçu işlediğine dair somut delillere dayanan kuvvetli suç şüphesi bulunması gerekir. (CMK m.100/1)

Tutuklama Nedenlerinin Varlığı

Kişinin suçluluğu konusunda duyulan kuvvetli şüphenin yanı sıra tutuklama sebeplerinden herhangi birinin de bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır. Kanun’da bu nedenler sayılarak şu şekilde belirlenmiştir: 1. Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olguların varlığı, 2.Şüpheli veya sanığın davranışlarıyla delilleri yok edeceğine, gizleyeceğine, değiştireceğine veya tanık, mağdur ve başkaları üzerinde baskı girişiminde bulunacağına dair kuvvetli şüphe uyandırması (CMK m.100/2)[2]

Kaçma şüphesi, şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olguların bulunması bir tutuklama nedenidir. Kaçma kavramı hem yurt dışına kaçmayı, hem de bulunamayacağı bir yere saklanmayı ve gitmeyi kapsar.

Delilleri karartma şüphesi, suçluluğu hakkında kuvvetli şüphe bulunan kişi, delillerin karartılması şüphesi nedeniyle de tutuklanabilir. Delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme ve tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma olarak ifade edilebilir.[3]

YASAL KARİNELER

Bazı suçlardan dolayı tutuklama kararı verilebilmesi için tutuklama sebeplerinin varlığı aranmaz. Bu suçların işlendiğine dair somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebeplerinin (kuvvetli delillerin) varlığı, tutuklama nedenlerinin var sayılması için yeterlidir. (CMK m.103). Bu suçlara katalog suçlar denilmektedir. CMK m. 103’te yer alan suçlar şunlardır;

a) 26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda yer alan;

1. Soykırım ve insanlığa karşı suçlar (madde 76, 77, 78),

2.  Göçmen kaçakçılığı ve insan ticareti (madde 79, 80)

3. Kasten öldürme (madde 81, 82, 83),

4. Kasten yaralama (madde 86, fıkra 3, bent b, e ve f) ve neticesi sebebiyle ağırlaşmış kasten yaralama (madde 87),

5. İşkence (madde 94, 95)

6. Cinsel saldırı (birinci fıkra hariç, madde 102),

7. Çocukların cinsel istismarı (madde 103),

8. Hırsızlık (madde 141, 142) ve yağma (madde 148, 149),

9. Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti (madde 188),

10. Suç işlemek amacıyla örgüt kurma (iki, yedi ve sekizinci fıkralar hariç, madde 220),

11. Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar (madde 302, 303, 304, 307, 308),

12. Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar (madde 309, 310, 311, 312, 313, 314, 315),

b) 10.7.1953 tarihli ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunda tanımlanan silah kaçakçılığı (madde 12) suçları.

c) 18.6.1999 tarihli ve 4389 sayılı Bankalar Kanununun 22 nci maddesinin (3) ve (4) numaralı fıkralarında tanımlanan zimmet suçu.

d) 10.7.2003 tarihli ve 4926 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda tanımlanan ve hapis cezasını gerektiren suçlar.

e) 21.7.1983 tarihli ve 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 68 ve 74 üncü maddelerinde tanımlanan suçlar.

f) 31.8.1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanununun 110 uncu maddesinin dört ve beşinci fıkralarında tanımlanan kasten orman yakma suçları.

g) 6/10/1983 tarihli ve 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununun 33 üncü maddesinde sayılan suçlar.

h)  12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 7 nci maddesinin üçüncü fıkrasında belirtilen suçlar.

i)  Kadına karşı işlenen kasten yaralama suçu.

j)  Sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan personele karşı görevleri sırasında veya görevleri dolayısıyla işlenen kasten yaralama suçu.

TUTUKLAMANIN BİÇİMSEL KOŞULLARI

Tutuklama yasağının bulunmaması

Yasa koyucu, sadece adli para cezasını gerektiren veya vücut dokunulmazlığına karşı kasten işlenenler hariç olmak üzere hapis cezasının üst sınırı iki yıldan fazla olmayan suçlarda tutuklama yasağı öngörmüştür.(CMK m. 100/4). Onbeş yaşını doldurmamış çocuklar hakkında, üst sınırı beş yılı aşmayan hapis cezasını gerektiren fiillerden dolayı tutuklama kararı verilemez. (ÇKK m.21)

Muhakeme şartının gerçekleşmesi

Muhakemenin yapılabilmesi şarta bağlıysa, tutuklama için önce bu şartın gerçekleşmiş olması aranmalıdır. Çünkü tutuklama muhakemenin yapılabilmesi için başvurulan bir koruma tedbiridir.

Sanığa güvence belgesi verilmemiş olması

Mahkeme, gaip olan sanık hakkında duruşmaya gelmesi halinde tutuklanmayacağı konusunda bir güvence belgesi verebilir ve bu güvence koşullara da bağlanabilir. (CMK m.246). mahkeme tarafından kaçaklığına karar verilen sanığa da güvence belgesi verilebilir. (CMK m.248/7)

Tutuklamanın orantılı olması

Tutuklamanın işin önemiyle, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiriyle ölçülü olması gerekir. (CMK m. 100/1)

Hakim veya mahkeme kararı bulunması

Soruşturma evresinde şüphelinin tutuklanmasına Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hakimi tarafından karar verilir.[4] (CMK m.101/1, 162). Soruşturma evresinde şüphelinin tutuklanmasına, Cumhuriyet savcısının istemi üzerine yetkili sulh ceza hakimi karar verir. Hakim, yakalanarak kendi önüne tutuklama talebiyle gönderilmiş olan şüpheliyi önce CMK m.147’de belirtilen usule göre sorguya çeker. Sulh ceza hakimi, sorgu sonucunda tutuklama talebini yerinde görürse, tutuklama kararı verilir. Kovuşturma evresinde sanığın tutuklanmasına, Cumhuriyet savcısının istemi üzerine veya re’sen yetkili ve görevli mahkemece karar verilir. (CMK m. 101/1). Şüpheli veya sanığın yokluğunda kural olarak tutuklama kararı verilemez. Şüpheli veya sanık ile müdafiin katılımı ile tutuklama duruşması yapılır. Tutuklama istendiğinde, şüpheli veya sanık, kendisinin seçeceği veya baro tarafından görevlendirilecek bir müdafiin yardımından yararlanır. (CMK m.101/3). Tutuklama kararı müdafiin huzurunda verilir. 5271 sayılı CMK’da tutuklama talep edildiğinde ve buna karar verildiğinde gerekçe gösterilmesi, özellikle vurgulanmıştır. Cumhuriyet savcısı tutuklama isteminde bulunduğunda mutlaka gerekçe gösterir ve adli kontrol uygulanmasının neden yetersiz kalacağını hukuki ve fiili yönleriyle açıklar.(CMK m.101/1). CMK m.101/2’ye göre, ‘tutuklamaya, tutuklamanın devamına veya bu husustaki bir tahliye isteminin reddine ilişkin kararlarda; kuvvetli suç şüphesini, tutuklama nedenlerinin varlığını, tutuklama tedbirinin ölçülü olduğunu, gösteren deliller somut olgularla gerekçelendirilerek açıkça gösterilir.’ Tüm kararlardan tutuklamanın koşullarının tümünün gerçekleştiği veya hala devam ettiği anlaşılmalıdır.[5] Tutuklama kararları mutlaka gerekçeli yazılmalı, ‘tutukluluk süresi, tutuklama tarihi, suçların niteliği’ gibi sözcüklerle değil, kaçma veya delilleri karartma tehlikesinin varlığını gösterecek gerçek olguları göstererek tutuklama kararı verilmeli veya mevcut karar uzatılmalıdır.[6](CMK m.101/2).(İnsan Hakları Kararları Derlemesi II,165-166)

Tutuklamanın İhtiyariliği

Tutuklama kararını sadece hakim verebilir ve tutuklama mecburiyeti yoktur. Tutuklama ihtiyaridir. Tutuklamanın tüm şartları gerçekleşmiş olsa da, hakim tutuklama kararı verme konusunda takdir hakkına sahiptir. Takdir hakkı şüphesiz yazılı hukuk kurallarıyla, hak ve adalet duygusuyla sınırlıdır.[7]

Şüpheli ve sanığın yokluğunda tutuklama kararı verilmesi

Şüpheli veya sanığın yokluğunda kural olarak tutuklama kararı verilemez. Ancak istisna olarak, yabancı ülkede bulunan kaçaklar hakkında sulh ceza hakimi veya mahkeme tarafından yokluklarında tutuklama kararı verilebilir. (CMK m.248/5). Adli kontrolün içerdiği yükümlülüğü yerine getirmeyen şüpheli veya sanık hakkında, hükmedilebilecek hapis cezasının süresi ne olursa olsun, yetkili yargı mercii hemen tutuklama kararı verebilir. (CMK m.112)

Tutuklananın durumunun yakınlara bildirilmesi

Tutuklamadan ve tutuklamanın uzatılmasına ilişkin her karardan, tutuklunun bir yakınına veya belirlediği bir kişiye, hakimin kararıyla gecikmeksizin haber verilir.

Tutukluluk süresi

Tutukluluğun süresi yargılamada makul süre ile aynı kavram olmamakla birlikte, muhakemenin makul süre içerisinde yapılıp bitirilmesi ile yakından bağlantılıdır. Anayasa’ya göre, tutuklanan kişinin makul süre içinde yargılanmayı ve soruşturma veya kovuşturma sırasında serbest bırakılmayı isteme hakları vardır.(Ay. m.19/7). 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre, asliye cezalık suçlarda tutukluluk süresi en çok bir yıldır. Bu süre, zorunlu hallerde gerekçesi gösterilerek altı ay daha uzatılabilir. (CMK m.102/1).[8] Bu suçlarda soruşturma evresinde tutukluluk süresi altı ayı geçemez.(CMK m.102/4). Asliye ceza mahkemesinin görevine giren işler bakımından tutukluluk süresi soruşturma evresinde altı ay ve kovuşturma evresinde altı ay olmak üzere en çok bir yıldır. Asliye cezalık suçlarda soruşturma ve kovuşturma evreleri dahil toplam tutukluluk süresi uzatmalarla birlikte en çok bir yıl altı ay devam edebilir. Ağır ceza mahkemelerinin görevine giren işlerde, tutukluluk süresi en çok iki yıldır. Bu süre zorunlu hallerde gerekçesi gösterilerek uzatılabilir. Ağır cezalık adi işlerde tutuklulukta uzatma süresi toplam üç yılı geçemez. Soruşturma evresinde ağır ceza mahkemesinin görevine giren adi işlerde tutukluluk süresi bir yılı geçemez.(CMK m.102/4). Ağır ceza mahkemesinin görevine giren adi işler bakımından tutukluluk süresi soruşturma evresinde bir yıl, kovuşturma evresinde bir yıl olmak üzere en çok iki yıldır. Kovuşturma evresindeki bu bir yıllık tutukluluk süresi ancak zorunlu hallerde gerekçesi gösterilerek üç yıl daha uzatılabilecek ve toplam tutukluluk süresi soruşturma evresinde bir yıl, kovuşturma evresinde uzatma süresi üç yıl olmak üzere toplam en çok beş yıl olacaktır.

Ağır ceza mahkemelerinin görevine giren bazı suçlar bakımından istisna olarak uzatmada üst sınır üç yıl değil beş yıl olarak belirlenmiştir. 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun İkinci Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar ile 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlarda uzatma beş yılı geçemez.(CMK m.102/2). Tüm bu açıklamalar ışığında ağır ceza mahkemelerinin görevine bu suçlarda tutukluluk süresi uzatmayla birlikte yedi yıl devam edebilir.[9]

Tutukluluk süreleri, fiili işlediği sırada on beş yaşını doldurmamış çocuklar bakımından yarı oranında, on sekiz yaşını doldurmamış çocuklar bakımından ise dörtte üç oranında uygulanır.(CMK m.102/5)[10]

Uzatma kararları, cumhuriyet savcısının, şüpheli veya sanık ile müdafiin görüşleri alındıktan sonra verilir. (CMK m.102/3). Kanunda bu süjelerin dinlenmesinden söz edilmediği için, uzatma kararları duruşmasız olarak dosya üzerinden verilebilir. (CMK m.33)[11]

Tutukluluk sürelerinin dolması nedeniyle salıverilenler hakkında, adli kontrole ilişkin hükümler uygulanır. (CMK m.109/7)[12]

Azami tutukluluk süresinin dolması nedeniyle verilen adli kontrol hükümlerini isteyerek yerine getirmeyen şüpheli veya sanık hakkında yetkili yargı mercii hemen tutuklama kararı verebilir.

TUTUKLAMAYA İLİŞKİN KARARLARA KARŞI KANUN YOLU

Tutuklama kararına ve tahliye talepleri sonucunda verilecek olan tutuklamayla ilgili kararlara karşı itiraz kanun yolu açıktır.(CMK m.101/5,103,104).Tutuklamaya, tutukluluğun devamına, savcının talebinin reddine veya tutuklama kararının kaldırılmasına ilişkin hakimlik ve mahkeme kararlarına itiraz söz konusudur. Yargıtay’ın tutukluluğun devamına ilişkin kararlarına da itiraz mümkündür.(YCGK, 29.03.2011-3-49/28)

İtiraz, ilgililerin kararı öğrendiği günden itibaren yedi gün içinde yapılır. Kararı veren makama itirazı gösteren bir dilekçe verilir veya tutanağa geçirilmek üzere zabıt katibine beyanda bulunur. Kararına itiraz edilen hakim veya mahkeme, itirazı yerinde görürse kararını düzeltir; yerinde görmezse en çok üç gün içinde, itirazı incelemeye yetkili olan mercie gönderir.(CMK m.268)(Ay.MK, Karar Tarihi 25.10.2017, Başvuru No:2014/18179).

Yasada yazılı olan saklı haller saklı kalmak üzere itiraz hakkında duruşma yapılmaksızın karar verilir. Ancak merci gerekli gördüğünde, cumhuriyet savcısı ve sonra müdafii veya vekili dinleyebilir.(CMK m.271/1). Merciin itirazı en kısa sürede incelemesi gerekir. CMK m. 271/3’de itiraz merciin kararı en kısa sürede vereceği belirtilmiştir. Yasada belirtilen bu süreler içinde hüküm verilmemesi, bundan kaynaklanan tüm maddi ve manevi zararların devletten istenmesi hakkını doğurur.(CMK m.141/1-d)

TUTUKLULUĞUN DENETLENMESİ

Cumhuriyet savcısı, soruşturma evresinin en etkin süjesidir. Sulh ceza hakimi, kural olarak Cumhuriyet savcısının talebi üzerine, hak ve özgürlükleri güvence altına almak için bu evreye dahil olmaktadır. Yasaya göre, cumhuriyet savcısı, soruşturma evresinde tutuklamanın artık gereksiz olduğu kanısına varacak olursa, şüpheliyi re’sen serbest bırakır. (CMK m.103/2). Tutuklama kararları kural olarak en çok otuz gün hüküm ifade eder. Soruşturma evresinde hakimin zorunlu savcı olarak görev yaptığı haller hariç sulh ceza hakiminin re’sen şüphelinin serbest bırakılmasına karar vermesi söz konusu değildir. (CMK m.163). Bu evrede de en geç otuz günün sonunda Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hakimi tarafından tutukluluğun devamı konusunda karar vermelidir. (CMK m.108/1). Yasal denetimin soruşturma evresinde şüpheli veya müdafii tarafından da talep edilebileceği CMK m.108/2’de gösterilmiştir.

Yasaya uygun olarak tutuklandığı halde makul sürede en geç otuz gün içinde- yargılama mercii önüne çıkarılmamış olan tutuklu, bu nedenle uğradığı maddi ve manevi zararların tazminini devletten isteyebilir.(CMK m.141/1-d)[13]

Soruşturmanın sonunda kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiğinde şüpheli serbest kalır. (CMK m.103/2)[14]

Kovuşturma evresinde, tutukluluk halinin devam edip etmeyeceğine mahkeme karar verir. CMK m.108/3 gereğince, tutukevinde bulunan sanığın tutukluluk halinin devamının gerekip gerekmediğine her celsede veya koşullar gerçekleştiğinde oturumlar arasında ancak her halukarda otuzar günlük süreler içinde re’sen karar verilir. Mahkeme tutukluluğu her oturumda koşullar gerçekleştiğinde oturumlar arasında ve her halukarda otuz gün içinde re’sen denetlemek ve tutukluluğu karar bağlamak mecburiyetindedir.

Dosya bölge adliye mahkemesi veya Yargıtay’da ise bölge adliye mahkemesi veya Yargıtay ilgili dairesi veya Yargıtay Ceza Genel Kurulu da re’sen dosya üzerinden sanığın serbest bırakılmasına karar verilebilir.(CMK m.104/3)

Her bir tutukluluğun devamına ilişkin karar yeni bir tutuklama kararı niteliğindedir ve bu karar da CMK m.108 gereğince otuz gün hüküm ifade eder ve CMK m. 108’de öngörülen denetim mekanizması bu kararlar için de geçerli olur.

Şüpheli ve sanığın soruşturma ve kovuşturma evrelerinde her zaman herhangi bir süre sınırlaması olmaksızın salıverilmesini isteme hakkı bulunmaktadır.(CMK m. 104/1)

TAHLİYE TALEBİYLE DENETLENMESİ

Soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısı tutuklamanın artık gereksiz olduğu kanısına varacak olursa, şüpheliyi re’sen serbest bırakır.(CMK m.103/3)

Soruşturma evresinde şüpheli salıverilmesini sulh ceza hakiminden talep eder.(CMK  m.104). CMK m.105/1’e göre, ‘Cumhuriyet savcısı, şüpheli, sanık veya müdafiin görüşü alındıktan sonra, üç gün içinde istemin kabulüne veya reddine karar verir. Kovuşturma evresinde Cumhuriyet savcısı veya sanık veya müdafi tarafından duruşmada tahliye talebinde bulunabilir.

Adli kontrol talebiyle denetlenmesi

Adli kontrol koruma tedbiri, tutuklama nedenlerinin varlığı (CMK m.109) ancak tutuklamanın orantısız olacağı hallerde başvurulan bir tedbirdir. Adli kontrol kararları soruşturma evresinde cumhuriyet savcısının talebiyle sulh ceza hakimince, kovuşturma evresinde talep üzerine veya re’sen mahkeme tarafından verilebilen kararlardır.(CMK m.110)[15]

Cumhuriyet savcısının adli kontrol talepli tahliye istemi, sulh ceza hakimi tarafından şüpheli, sanık veya müdafiin görüşü alındıktan sonra üç gün içinde karara bağlanır. (CMK m. 103,105). Soruşturma evresinde hakkında tutuklama kararı verilmiş şüpheli ve müdafiin de adli kontrol talep ederek tahliye talebinde bulunma hakkı vardır. (CMK m.103/1)

Soruşturma evresinde cumhuriyet savcısının talebiyle sulh ceza hakimi tarafından, kovuşturma evresinde ise mahkeme tarafından re’sen uygulanabilen bir tedbirdir.(CMK m.110/3)

Adli kontrol altında veya adli kontrolsüz tahliye talebi üzerine yetkili makamın tutukluluğun devamına, kaldırılmasına veya adli kontrol uygulanmasına ilişkin kararlarına karşı itiraz edilebilir.(CMK m.105)

Tahliye talebi sonucunda serbest bırakılmasına karar verilen tutuklunun, tahliye işlemlerinin süratle tamamlanıp en kısa sürede serbest bırakılması gerekir.(Değerli vd./Türkiye 18242/02, 5 Şubat 2008)

TUTUKLAMA KARARININ YERİNE GETİRİLMESİ

Tutuklama kararı, şüpheli veya sanığın yüzüne karşı verilir ve şüpheli veya sanık tutukevine gönderilir. Tutuklunun tutukevine konulduğu, kararı veren hakim veya mahkemeye gün ve saati belirterek bildirilir.(CGİK m.112). Tutuklunun tutukevinden kaçması halinde, Cumhuriyet savcısı ve kolluk kuvvetleri sulh ceza hakimine başvurmadan doğrudan yakalama emri düzenleyebilir.(CMK m.98/2).şüpheli veya sanığın yokluğunda verilen tutuklama kararının yerine getirilmesi konusunda, bir zaman sınırlaması yoktur. Tutuklama kararı gecede yerine getirilebilir. Şüpheli veya sanık kapalı bir yerde bulunsa bile, suçüstü veya gecikmede tehlike bulunan hallerle yakalanmış ya da gözaltına alınmış olup da firar eden şüpheli, tutuklu veya hükümlünün tekrar yakalanması amacıyla arama yapılacaksa, gece vakti de bu yerler aranabilir.(CMK m.118/2)[16]

TUTUKLU GEÇİRİLEN SÜRENİN MAHKUMİYETTEN İNDİRİLMESİ

Muhakeme sürecinde hüküm kesinleşmeden önce özgürlük kısıtlanarak geçirilen sürelerin ceza mahkumiyetinden indirilmesi gerekir.(TCK m.63). Kişi, özgürlüğünün kısıtlandığı suçtan beraat ederse ve kural olarak başka bir mahkumiyeti de yoksa gözaltında veya tutuklu kalınan süre için sadece ‘tazminat’ istenmesi söz konusu olabilir.(CMK m.141,142)

AİHM, ANAYASA MAHKEMESİ KARARLARI IŞIĞINDA TUTUKLAMA KORUMA TEDBİRİ

AİHS m. 5/3 uyarınca yakalanan kişinin makul süre içinde yargılanmaya hakkı vardır. Böylece tutuklama,’makul’ yani kabul edilebilir bir süre ile sınırlandırılmıştır. Bunun nedeni tutuklamanın önce alınmış bir ceza değil, bir ‘koruma tedbiri’ olmasıdır. Bir tedbir olan tutuklamanın önce alınmış bir ceza gibi kötüye kullanılması yönündeki uygulamayı düzeltme amacını güden AİHS m. 5/3 her olay için geçerli soyut bir süre saptamış değildir.(GÖLCÜKLÜ Feyyaz, Yargılama Makamları Önünde Makul Süre, İnsan Hakları Merkezi Dergisi, Mayıs-Eylül 1991)[17]

Yakalanan ve/veya tutuklanan kişinin özgürlük ve güvenlik hakkı ile ilgili 5. Madde kapsamında sahip olduğu ‘makul bir süre içinde yargılanmaya veya adli kovuşturma sırasında serbest bırakılma  hakkı’ ile ilgili olarak gözaltı bakımından bu sürenin AİHM içtihatlarıyla dört günü aşmaması açıklık kazandığı halde, tutukluluk süreleri bakımından AİHM içtihatlarıyla böyle bir azami süreden söz etmek mümkün değildir.(Tezcan, Erdem, Sancakdar, Önok İnsan Hakları El Kitabı 8. Baskı)

17.06.2008 tarihli Tüm/Türkiye kararına göre yasadışı örgüt üyesi olduğu iddiasıyla 1995 Ekim ayında tutuklanıp, davası sürerken 2005 Aralık ayında serbest bırakılmak suretiyle 6 yıl 5 ay tutuklu kalan Okan TÜM’ün tutukluluk süresinin makul süreyi aştığı iddiasını yargılayan AİHM, somut olayda tüm koşulların dikkate alınması gerektiğini, masumiyet karinesi de göz önünde bulundurarak, kişi özgürlüğünün sınırlanmasını meşru kılan tüm koşulların bulunup bulunmadığını araştırmış ve bunun bulunmadığını araştırmış ve bunun bulunmadığı sonucuna varmıştır.

AİHM’e göre , yapılan yargılamada Türk yargı yerinin tutuklulukta geçen zamanı başvuran lehine dikkate aldıklarını gösteren hiçbir unsur bulunmadığını, ‘ dosya içeriği, toplanan delillere göre, suçun işleniş tarihlerine ve tutukluluk durumuna göre’ gibi tutukluluk halini uzatan kararlar her defasında gelişigüzel, basma kalıp gerekçelerle tekrarlanmıştır. Mahkemeye göre özellikle ‘delil durumu’ gibi bir gerekçeye dayanarak sürekli tutukluluk halini uzatan kararlar haklı değildir.[18]

08.08.2006 tarih ve 49048/99 sayılı Hüseyin ESEN/Türkiye AİHM kararında, mahkemenin başvuranın beş yıl dört ay süren tutukluluk halinin devamına ilişkin kararlarında, kaçma ve delilleri karartma tehlikelerinin neler olduğunu belirtmeyi ihmal ettiğini, şayet ‘delil durumu’ isnat edilen suça ilişkin delillerin yoğunluğunu ve varlığını sürdürdüğünü gösteren yoğun suç isnadı olarak anlaşılıyorsa, bunların tek başına tutukluluk halinin bu kadar uzun süre devam etmesini haklı kılmayacağını vurgularak , bu durumun 5/3 maddeyi ihlal ettiğine karar vermiştir. (08.08.2006 tarih ve 49048/99 sayılı Hüseyin Esen/Türkiye Kararı)

Kuvvetli suç şüphesi dahi, uzayan tutuklamayı tek başına haklı çıkaramaz. Tutukluluk süresi uzadıkça, tedbirin devamını gerekli kılan sebepler doyurucu şekilde gerekçelendirilmelidir. Bizim hukukumuz açısından: 1. Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular varsa; 2. Şüpheli ve sanığın davranışları; delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme ya da tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişimde bulunma hususlarında kuvvetli şüphe oluşturuyorsa, tutuklama nedeni vardır. Demek ki, bu durumlardan hangisi olduğu, delillere dayalı olarak, somut bir biçimde ve gerekçeli olarak ortaya konulmalıdır. (Tezcan, Erdem, Sancakdar, Önok İnsan Hakları El Kitabı 8. Baskı)

Tutuklu sanık, olaya öncelik verilmesini ve yargılanmasının özel bir çabukluk içerisinde yürütülmesin talep etme hakkına sahiptir. Bununla birlikte bu çaba, ne mahkemenin, belirsiz olan konuları aydınlatmasını ve ne de iddia ve savunmanın delillerini ileri sürmesini engellemelidir. (AİHM 3. Daire’nin 10.11.2005 tarihli Dzelili/Almanya Kararı)

Tutuklu işlerde çabukluk ilkesinin gerçekleştirilmesi için, mahkemenin tanık ve bilirkişileri davet etme ve sıkı bir duruşma planı tespit etme konusunda gözle görülür bir çaba içerisinde olması gerekir. (AİHM 29.07.2004 tarihli Cevizovic/Almanya Kararı)

Batı hukukunda yerleşmiş olan ilke, tutukluluğun istisna olması ve masumiyet karinesini gözetmek için yargılamaların mümkün olduğu ölçüde tutuksuz yapılmasıdır. ‘suçun niteliği, delil durumu, dosyanın içeriği’ gibi her seferinde tekrarlanan genel şablonlar kullanılmasını, tutuklama gerekçelerini detaylandırılmaması bir ihlal nedeni olarak görülmektedir. Şablon gerekçeyle tutuklama yapılmamasıdır. Özellikle madde 5/3’ten verilen ihlallere örnek olarak 24 Ekim 2007 tarihli Mehmet Yavuz/Türkiye kararını gösterebiliriz.( Tezcan, Erdem, Sancakdar, Önok İnsan Hakları El Kitabı 8. Baskı)

Yakalanan kişinin makul süre içinde yargılanmaya hakkı vardır. Böylece tutuklama, makul yani kabul edilebilir bir süre ile sınırlandırılmıştır. Bunun nedeni, tutuklamanın öne alınmış bir ceza değil, bir koruma tedbiri olmasıdır. Uzun tutuklama süreleri AİHM’e olası bir başvuru durumunda, hem AİHS m.5 hem de m.6 açısından Türkiye yönünden sıkıntı yaratacaktır. [19]Yargıtay CGK 12.04.2011, 2011/1-51 E., 2011/42 K. Ve AYM Hıdır Memicil, Başvuru No: 2013/1420, 17/07/2014)

AİHM, tutuklamaya ilişkin duruşmanın gizli yapılmasını, başvurucuya veya avukatına savcının, sanığın tutuklanması yönündeki görüşü hakkında bilgi verilmemesini ve dosyayı inceleme olanağının tanınmamasını AİHS m. 5/4’ün ihlali olarak nitelendirmektedir. (AİHM Büyük Daire 25.03.1999 Nikolova/Bulgaristan)

AİHM’e göre AİHS m. 5/4 anlamında tutukluluk durumuna ilişkin inceleme, adil yargılamaya ilişkin gereklilikleri karşılamalı; bu bağlamda hukuksal dinleme ve ceza kovuşturma organları ile tutuklu arasında silah eşitliğini sağlamalıdır. AİHS m. 5/1-c’nin uygulandığı durumlarda tutuklu kişinin dinlenmesi zorunludur. Eğer tutuklamanın hukuka uygunluğu denetimi açısından önem taşıyan soruşturma dosyasındaki dokümanları müdafiin incelemesine izin verilmemiş ise, bu takdirde AİHS m.5/4 uyarınca silah eşitliği gerçekleştirilmiş olmaz. (AİHM 09/01/2003 tarihli Shishkov/Bulgaristan kararı)

AİHS m.5’te yakalama ve tutuklama işlemine karşı sanığın yasa yollarına başvurma hakkı olduğu belirtilmiştir. Söz konusu hüküm, AİHS m. 5/1’de anılan özgürlüğün sınırlandığı tüm durumlar için geçerli olmakla birlikte, her bir sınırlama nedeni için farklı güvenceler öngörülebilir.(AİHM 24.06.1982 tarihli Droogenbroeck/Belçika kararı)

AİHM, tutukluluğun hukuka uygunluğunu tartışma konusu yapmak için dosya içeriğinden bilgi edinme zorunluluğu varsa, daha kapsamlı ve sınırsız bir dosya inceleme hakkı sağlamaktadır. [20](Tezcan, Erdem, Sancakdar, Önok İnsan Hakları El Kitabı 8. Baskı)

Dosyaya erişimin engellenmesi ile ilgili Erkan İnan/Türkiye davasında, AİHM 2. Dairesi,  23.02.2010 tarihinde AİHS m.5/4’ün ihlal edildiği sonucuna varmıştır. AİHM , AİHS’in 5/4 maddesi uyarınca tutukluluğa itiraz için başvuruda bulunulan mahkeme önünde yürütülen bir duruşmanın çekişmeli olması ve iddia makamı ile sanık arasında ‘silahların eşitliği’ ilkesi temin etmiş olması gerektiğini hatırlatmaktadır. (AİHM Schöps/Almanya başvuru no: 25116/94)

Kaçmaz/Türkiye davasında, AİHM 2. Dairesi 02.02.2010, AİHM, AİHS’in 5/3 maddesinin ihlale edildiği sonucuna ulaşmıştır. Dava konusu olayda başvuranın yaklaşık on yıllık bir süreyi tutuklu geçirdiğini tespit etmiştir. Bir yandan tutukluluk süresine itiraz etmek için, diğer yandan hukuka aykırı olduğu iddia edilen tutukluluk nedeniyle tazminat elde edebilmek için etkili başvuru yolu bulunmadığı kapsamında yapılan şikayet ile ilgili olarak AİHM, AİHS’in 5/4 ve 5/5 maddesinin ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır.[21]

KANAAT VE DEĞERLENDİRME

Yukarıda izah edilmeye çalışıldığı üzere; tutuklama ceza muhakemesi içinde, mahiyeti ve sonuçları göz önüne alındığında, koruma tedbirleri arasında temel hak ve özgürlüklere müdahalesi en fazla olan tedbirdir. Adalete güven ve toplum huzuru açısından zorunlu bulunduğu hallerde azami dikkatle uygulanması gerekmektedir. Tutuklamanın tüm kanuni şartları taşısa dahi ihtiyari olduğu unutulmamalıdır. Yargı kararları ve uygulamada ‘mevcut delil durumu ve dosya kapsamı’ gibi soyut gerekçelerle tutuklama kararları verildiği görülmektedir. Anayasa ve uluslararası sözleşmeler ışığında CMK insan haklarına uygun olmayan yaygın uygulamalara mahal vermemek adına tutuklama koruma tedbirinin tüm usulü işlemleri ayrıntılı ve kapsamlı şekilde düzenlemiştir. Hakimler ve savcılar yargılama faaliyetini icra ederken, suç şüphesi altında olan kişinin öncelikle insan olduğunu ve verecekleri kararlarda hayatını önemli ölçüde değiştirebileceğini ve mağduriyetlere sebep olacağını gözetmeli ve diğer koruma tedbirlerinin yeterli olup olmadığını öncelikli olarak incelemeli ve bu tedbirlerin yeterli olmayacağının anlaşılması halinde tutuklama koruma kararını insan hakları, hukukun evrensel ilkeleri ve ilgili mevzuat uyarınca gerekçelendirerek vermesi elzemdir.

KAYNAKÇA

  1. CENTEL/ZAFER, Ceza Muhakemesi Hukuku, 17.Bası, İstanbul 2020.
  2. TEZCAN,ERDEM,SANCAKDAR,ÖNOK, İnsan Hakları El Kitabı,8.Bası,Ankara 2019.
  3. KUNTER, NURULLAH; FERİDUN YENİSEY; AYŞE NUHOĞLU, Muhakeme Hukuku Dalı Olarak Ceza Muhakemesi Hukuku, 15. B., İstanbul, Beta, 2006.
  4. ÖZTÜRK, BAHRİ; DURMUŞ TEZCAN; MUSTAFA RUHAN ERDEM, ÖZGE SIRMA, YASEMİN F. SAYGILAR, ESRA ALAN; Nazari ve Uygulamalı Ceza Muhakemesi Hukuku, 3. B., Ankara, Seçkin, 2010.
  5. KATOĞLU, Tutuklama Tedbirine İlişkin Sorunlar, Ankara Barosu Dergisi, Ankara,2010.
  6. Mehmet Reşat KOPARAN, Bir Koruma Tedbiri Olarak Tutuklama, TBB Dergisi, Sayı 65, Ankara,2006.

[1] CENTEL/ZAFER, Ceza Muhakemesi Hukuku, 17.Bası, İstanbul 2020.

[2] CENTEL/ZAFER, Ceza Muhakemesi Hukuku, 17.Bası, İstanbul 2020.

[3] CENTEL/ZAFER, Ceza Muhakemesi Hukuku, 17.Bası, İstanbul 2020.

[4] Yargıtay 6. Ceza Dairesi, 06.06.2006-2006/8803-2006.

[5] RG 05.07.2012 No.28344.

[6] İnsan Hakları Kararları Derlemesi II, 165-166.

[7] CENTEL/ZAFER, Ceza Muhakemesi Hukuku, 17.Bası, İstanbul 2020.

[8] RG. 19.12.2006 No.26381.

[9] Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 12/04/2011 Tarih ve 2021/1-51 E., 2011/42 sayılı K.

[10] CENTEL/ZAFER, Ceza Muhakemesi Hukuku, 17.Bası, İstanbul 2020.

[11] CENTEL/ZAFER, Ceza Muhakemesi Hukuku, 17.Bası, İstanbul 2020.

[12] Mehmet Reşat KOPARAN, Bir Koruma Tedbiri Olarak Tutuklama, TBB Dergisi, Sayı 65, Ankara,2006.

[13] KATOĞLU, Tutuklama Tedbirine İlişkin Sorunlar, Ankara Barosu Dergisi, Ankara,2010

[14] Mehmet Reşat KOPARAN, Bir Koruma Tedbiri Olarak Tutuklama, TBB Dergisi, Sayı 65, Ankara,2006.

[15] CENTEL/ZAFER, Ceza Muhakemesi Hukuku, 17.Bası, İstanbul 2020.

[16] CENTEL/ZAFER, Ceza Muhakemesi Hukuku, 17.Bası, İstanbul 2020.

[17] TEZCAN,ERDEM,SANCAKDAR,ÖNOK, İnsan Hakları El Kitabı,8.Bası,Ankara 2019.

[18] TEZCAN,ERDEM,SANCAKDAR,ÖNOK, İnsan Hakları El Kitabı,8.Bası,Ankara 2019.

[19] TEZCAN,ERDEM,SANCAKDAR,ÖNOK, İnsan Hakları El Kitabı,8.Bası,Ankara 2019.

[20] TEZCAN,ERDEM,SANCAKDAR,ÖNOK, İnsan Hakları El Kitabı,8.Bası,Ankara 2019.

[21] TEZCAN,ERDEM,SANCAKDAR,ÖNOK, İnsan Hakları El Kitabı,8.Bası,Ankara 2019.

Yorum yapın