Adli Yardım Hususunda Bilgi Notu

İLK DERECE MAHKEMELERİNİN ADLİ YARDIM TALEPLİ BAŞVURULARA, GEREKLİ ARAŞTIRMA YAPMADAN RET KARARI VERMESİ HUKUKA AYKIRIDIR, ADİL YARGILANMA İLKESİNİ İHLAL EDİCİ BOYUTLARA ULAŞMAKTADIR.

İlk derece mahkemelerine adli yardım talepli yapılan başvurular genellikle mahkeme tarafından herhangi bir araştırma yapılmadan matbu şekilde reddedilmektedir. Mahkemeler ret gerekçelerini de adli yardım talep edenin yargılama giderlerini karşılayabilecek durumda olmadığı gösteren mali duruma ilişkin yeterli belgeleri sunulmadığı gibi yargılama giderlerinin ödemesinin mağduriyetine neden olacağı, adli yardım talep edenin kendisinin ve ailesinin geçimini önemli ölçüde zor duruma düşüreceği yönünde mahkeme tarafından kanaat oluşmadığından bahisle ret etmektedir.

12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’un 334. Maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

‘’ Kendisi ve ailesinin geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin, gereken yargılama veya takip giderlerini kısmen veya tamamen ödeme gücünden yoksun olan kimseler, iddia ve savunmalarında, geçici hukuki korunma taleplerinde ve icra takibinde, taleplerinin açıkça dayanaktan yoksun olmaması kaydıyla adli yardımdan yararlanabilirler.’’

6100 sayılı Kanun’un 336. Maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:

‘’Adli yardım, asıl talep veya işin karara bağlanacağı mahkemeden; icra ve iflas takiplerinde ise takibin yapılacağı yerdeki icra mahkemesinden istenir.’’

‘’Talepte bulunan kişi, iddiasının özeti ile birlikte, iddiasını dayandıracağı delilleri ve yargılama giderlerini karşılayabilecek durumda olmadığını gösteren mali durumuna ilişkin belgeleri mahkemeye sunmak zorundadır.’’

6100 sayılı Kanun’un 337. Maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:

‘’ Mahkeme, adli yardım talebi hakkında duruşma yapmaksızın karar verebilir. Ancak, talep hâlinde inceleme duruşmalı olarak yapılır.  Adli yardım taleplerinin reddine ilişkin mahkeme kararlarında sunulan bilgi ve belgelerin kabul edilmeme sebebi açıkça belirtilir.’’

‘’ Adli yardım talebinin reddine ilişkin kararlara karşı, tebliğinden itibaren bir hafta içinde kararı veren mahkemeye dilekçe vermek suretiyle itiraz edilebilir. Kararına itiraz edilen mahkeme, itirazı incelemesi için dosyayı o yerde adli yardım talebi yapılan hukuk mahkemesinin birden fazla dairesinin bulunması hâlinde, numara olarak kendisini izleyen daireye, son numaralı daire için birinci daireye, o yerde adli yardım talebi yapılan hukuk mahkemesinin tek dairesi bulunması hâlinde ise aynı işlere bakmakla görevli en yakın mahkemeye gönderir. İtiraz incelemesi neticesinde verilen karar kesindir. Adli yardım talebi reddedilirse, ödeme gücünde sonradan gerçekleşen ciddi bir azalmaya dayanılarak tekrar talepte bulunulabilir.’’

6100 sayılı Kanun’un 339. Maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

‘’ Adli yardım kararından dolayı ertelenen tüm yargılama giderleri ile Devletçe ödenen avanslar dava veya takip sonunda haksız çıkan kişiden tahsil olunur. Adli yardımdan yararlanan kişinin haksız çıkması hâlinde, uygun görülürse yargılama giderlerinin en çok bir yıl içinde aylık eşit taksitler hâlinde ödenmesine karar verilebilir.’’

Anayasa’nın 36. Maddesini birinci fıkrasında herkesin yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla mahkemeye erişim hakkı, Anayasa’nın 36. Maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün bir unsurudur. Diğer yandan Anayasa’nın 36. Maddesine göre adil yargılanma ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılanma hakkının madde metnine dahil edildiği vurgulanmıştır.

Mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karar bağlanmasını isteyebilmek anlamına gelmektedir. Kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararını anlamsız hale getiren, bir başka ifadeyle mahkeme kararını önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamalar mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir. (AYM Özkan Şen, B. No:2021/791,7/11/2013)

Anayasa mahkemesi bireysel başvuru kapsamında yaptığı değerlendirmelerde mahkemeye erişim hakkının kural olarak mutlak bir hak olmayıp sınırlandırılabileceği, bu hususta devletlerin takdir hakları gereği bazı düzenlemeler yapabileceği bununla birlikte getirilecek sınırlamaların hakkın özünü zedeleyecek nitelikte olmaması, meşru bir amaç izlemesi, açık ve ölçülü olması ve başvurucu üzerinde ağır bir yük oluşturmaması gerektirdiği belirtmiştir. (Mesut Güzel, B. No:2014/5876, 22/9/2016)

Tarafların dava açarken veya yargılama sırasında harç, gider avansı gibi yargılama giderlerini ödemek zorunda bırakılmasına yönelik düzenlemeler mahkemeye erişim hakkına müdahale oluşturmakta ise de abartılı, zorlama veya ciddiyetten yoksun talepleri disipline etmeye yönelik orantılı müdahaleler meşru görülebilir. Ancak bu sınırlamaların hakkın özüne zarar vermeyecek nitelikte, meşru bir amaca dayalı ve kullanılan aracın sınırlama amacı ile orantılı olması, kamu yararının gerekleri ile bireyin hakları arasında kurulmaya çalışılan adil dengeyi bozacak şekilde birey aleyhine katlanılması zor külfetler yüklememiş olması gerekir. (Özkan Şen,&61,62)

Ekonomik ve sosyal durumları itibarıyla yargılanma giderlerini ödeme gücünden yoksun olan kişilerin sözü edilen masrafları davanında başında ödemekle yükümlü tutulmaları ya  da yargılama sürecinde masraf gerektirecek nitelikteki delillerin dosyaya celbedilmesi için ödeme yapmak zorunda bırakılmaları mahkemeye erişimlerini imkansız hale getirebilir veya önemli ölçüde zorlaştırabilir. Yukarıda açıklandığı gibi adli yardım kurumunun tarafların talep ve delilleri ileri sürme, iddialarını ispat etme imkanlarını kolaylaştırarak bu suretle yargısal sürece etkili bir şekilde katılımlarının sağlandığı, böylece mahkemeye erişim hakkın yapılan müdahaleyi daha dengeli hale getirdiği gözler önüne serilmektedir.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. Maddesinin 1. Fıkrası gereğince bireylere tanınan hak aramanın etkin bir şekilde gerçekleştirebilmesi için sözleşmeye taraf devletlerin, bireylerin hak aramasını sağlayacak ve kolaylaştıracak tedbirleri almakla ve bireylerin mahkemeye başvurabilme imkanlarını haksız şekilde tıkayan engelleri de ortadan kaldırmakla yükümlü oldukları düzenlenmiştir. (Akbulut,2002:180;Atalay,1997:449;Tanrıver,2004:213)

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin özel hukuka ilişkin uyuşmazlıklardan doğan davalarda, ekonomik anlamda güçsüzlük hali sebebiyle yargılama masraflarının karşılanamayarak (ve/veya bazı davalar için gereken teminatın gösterilmeyerek) hak arama hürriyetinin kullanılamaması durumunda, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin adil yargılanma hakkını düzenleyen 6. Maddesinin ihlal edildiği sonucuna vardığı, Anayasa’nın ‘’hak arama hürriyeti’’ başlıklı 36. Maddesinde; ‘’Herkes meşru vasıta ve yollardan yararlanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı ve davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.’’ Hükmü düzenlendikten sonra 40. Maddesinde de ‘’Anayasa ile tanınmış olan hak ve hürriyetleri ihlal eden herkes, yetkili makama geciktirilmeksizin başvurma imkanının sağlanmasını isteme hakkını sahiptir.’’ Hükmü yer almaktadır.

Dava açılırken veya yargılama sırasında taraflardan birine yükletilen harç ve diğer yargılama masraflarının miktarı, ilgilinin ödeme kabiliyetini ve kısıtlamanın getirildiği dava aşaması mahkemeye erişim hakkı yönünden dikkate alınması gereken hususlardır. Bu açıdan somut olayın koşullarında ölçülülük incelemesi yapılırken mahkeme tarafından ödenmesi istenen harç ve yargılama giderlerinin başvurucuya aşırı bir külfet oluşturup oluşturmadığı, bu yükümlülüğün kaldırılmasının yolu olan adli yardımla ilgili verilen ret kararının gerekçesinin yeterliği değerlendirilmesi gerekir.

Yorum yapın