Borcun Üstlenilmesi ve Ticari İşletmenin Devri

A. Genel Olarak Borcun Üstlenilmesi

Hayatın olağan akışı uyarınca borç ilişkisi, ilişkinin pasif tarafı olan borçlunun borç ilişkisi sona erene kadar değişmemesi şeklinde devam etmektedir. Borçlunun değişmesi durumu istisnai durumlarda olup yasa koyucu genellikle bu istisnaları kanunda açıkça düzenlenmiştir. Örneğin, mirasbırakanın terekesinin aktif ve pasifleriyle birlikte mirasçılara külli halefiyet gereğince geçmesi, bir ticari işletmenin veya malvarlığının devralınması, borcun sözleşme yoluyla nakli, var olan bir sözleşmenin pasif tarafında olan borçlunun sözleşmenin devri yoluyla değişmesi, tek taraflı olarak borçtan kurtarma taahhüdünün verilmesi yani borcun iç üstlenilmesi şeklinde gerçekleşebilmektedir.

Yukarıdaki durumlardan birisinin gerçekleşmesi halinde borcu üstlenen, kendisinin daha önce dahil olmadığı ve bu anlamda tamamen yabancı olduğu bir borç ilişkisinde borcu aynen mufaza ederek borçlunun konumuna geçmesi hali borcun nakli yahıt üstlenilmesidir. [1]

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 195’inci maddesi ve devamında borcun üstlenilmesi hususu düzenlenmiştir. Borcun üstlenilmesi ile asıl amaçlanan, dar anlamda borcun, borçlu yerine, borcu üstlenen kişi tarafından ifa edilmesidir.

Borcun üstlenilmesi iki şekilde gerçekleştirilebilmektedir. Bunlar, iç üstlenme ve dış üstlenme olarak ayrılmaktadır.

Buna göre, borçlu ile iç üstlenme sözleşmesi yapan kişi, borcu bizzat ifa ederek veya alacaklının rızasıyla borcu üstlenerek, borçluyu borcundan kurtarma yükümlülüğü altına girmiş olmaktadır. Bu noktada önemli olan bir diğer husus, borçlu ile borcu üstlenen arasında akdedilen sözleşme hükümleri dolayısıyla borçlu, kendi üzerine düşen edimleri gereğince ifa etmediği takdirde, borcu üstlenenden işbu iç üstlenme sözleşmesi uyarınca doğan/doğacak edimleri ifa etmesini isteyememektedir.

Borçlu ile borcu üstlenen arasında yapılan iç sözleşmenin alacaklılara sunulması ve alacaklılarca işbu sözleşmenin kabul edilerek borcu üstlenen ile yeni bir sözleşme yapılması halinde gerçek borçlu, borcundan kurtulmuş olmaktadır. Eğer ki borcu üstlenen ile alacaklılar arasında bu yönde herhangi bir sözleşme düzenlenmemişse, iç üstlenme sözleşmesi üçüncü kişileri bağlamayacaktır. Bu noktada borçlu, alacaklıya olan borcu ifa edip borcu üstlenene karşı rücu edebilecektir.

Borcun üstlenilmesinin kural olarak borcun içeriğini değiştirici bir etkisi yoktur. Borç, sahip olduğu özelliklerini korur. Nitekim TBK m.198’de ifade edildiği gibi, alacaklıya ait bağlı haklardan borçlunun kişiliğine özgü olanlar dışındaki haklar saklı kalmaktadır. Borcun güvencesi olarak üçüncü kişinin rehin verdiği veya kefalet bulunan hallerde ise rehin verenin veya kefilin borcun üstlenilmesine yazılı rızaları varsa bu güvenceler borcun üstlenilmesinden sonra da devam edecektir.

B. Ticari İşletmenin Devri ile Borcun Üstlenilmesi

TBK m.202’de ticari işletme veya malvarlığının devralınması hususu düzenlenmiştir. Buna göre bir malvarlığını veya bir işletmeyi aktif ve pasifleriyle birlikte devralan, bunu alacaklılara bildirdiği veya ticari işletmeler için Ticaret Sicili Gazetesi’nde, diğerleri için Türkiye genelinde dağıtımı yapılan gazetelerden birinde yayımlanacak ilanla duyurduğu tarihten başlayarak, onlara karşı malvarlığındaki veya işletmedeki borçlardan sorumlu olur. Bununla birlikte, iki yıl süreyle önceki borçlu da devralanla birlikte müteseslsil borçlu olarak sorumlu kalır. Bu süre, muaccel borçlar için bildirme veya duyuru tarihinden; müeccel borçlar için ise, muacceliyet tarihinden işlemeye başlamaktadır.

İki yıllık sürenin başlayabilmesi için bildirme veya ilanla duyurma yükümlülüğünün devralan tarafından yerine getirilmesi gerekmektedir.

Devralan, ticari işletmenin devralınma tarihinden önceki muaccel ve müeccel borçlardan devredenin sorumlu olacağına ilişkin devreden ile bir anlaşma yapabilir. Böyle bir durumda devreden, tek taraflı vereceği taahhüt ile ticari işletmenin devrinden önceki muaccel ve müeccel borçlardan sorumlu olduğunu taahhüt edebilir. Ancak bu taahhüt, borcun iç üstlenilmesi sözleşmesi niteliğinde olup 3.kişilerden olan alacaklılara karşı herhangi bir hüküm ifade etmez ve onları bağlamaz.

Devralan, devir tarihinden önceki muaccel veya devirden önce müeccel ve daha sonra muaccel hale gelmiş borçlar dolayısıyla alacaklılara bir borç ifa etmek durumunda kalması halinde devredenin vermiş olduğu taahhüt uyarınca yaptığı ödemeyi rücu hakkı çerçevesinde devredene yöneltebilecektir.

Yine devralan, ticari işletmenin malvarlığının işbu borçlar dolayısıyla haczedilmesi anında istihkak iddiasında bulunursa açılacak olan istihkak davasına devredenin vermiş olduğu taahhüdü sunarak devredeni fer’i müdahil olarak davaya dahil edebilecektir.

Ticari işletmenin devri ve devirden önceki hak ve yükümlülüklerin akıbetlerinin nasıl olacağı hususu konusu uzman kişilerce detaylıca incelenmesi gereken durumlar olup tüm sürecin bir avukat desteğiyle yürütülmesini tavsiye ederiz.


[1] ÖZCAN, Didem. Türk Hukukunda Borcun Üstlenilmesi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Anabilim Dalı, İstanbul 2014

Yorum yapın