Koruma Tedbirleri Nedeniyle Tazminat ve Kişi Hürriyeti ve Güvenliği

KORUMA TEDBİRLERİ NEDENİYLE ÖDENEN TAZMİNATLARIN OLDUKÇA DÜŞÜK OLMASI NEDENİYLE KİŞİ HÜRRİYETİ VE GÜVENLİĞİ HAKKININ İHLAL EDİLMEKTEDİR.

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nda tazminat hususu ‘’koruma tedbirleri nedeniyle tazminat’’ başlığı altında düzenlenmiş olmakla birlikte, tüm koruma tedbirlerine hukuka aykırı biçimde başvurulmasından kaynaklanabilecek maddi ve manevi zararların giderilmesi hususu hüküm altına alınmıştır.

Türkiye’nin de taraf olarak bulunduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde Sözleşme hükümlerine aykırı olarak yapılmış olan başta yakalama, gözaltı, tutuklama olmak üzere tüm koruma tedbirleri işleminin mağduru olan her kişinin tazminat isteme hakkı olduğu belirtilmiştir. (AİHS m.5/5). Anayasa ve CMK da koruma tedbirlerine ilişkin ilkeler gösterildikten sonra, tüm bu esaslar dışında ve aykırı şekilde bir işleme tabi tutulan kişilerin uğradıkları zararın devlet tarafından ödenmesi hüküm altına alınmıştır.(AY. m.19/son)

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu m. 141/1 ‘de tazminat ödenecek haller düzenlenmiştir. CMK m.141/1’de  şöyle ifade edilmiştir:

‘’ Suç soruşturması veya kovuşturması sırasında;

a) Kanunlarda belirtilen koşullar dışında yakalanan, tutuklanan veya tutukluluğunun devamına karar verilen,

b) Kanunî gözaltı süresi içinde hâkim önüne çıkarılmayan,

c) Kanunî hakları hatırlatılmadan veya hatırlatılan haklarından yararlandırılma isteği yerine getirilmeden tutuklanan,

d) Kanuna uygun olarak tutuklandığı hâlde makul sürede yargılama mercii huzuruna çıkarılmayan ve bu süre içinde hakkında hüküm verilmeyen,

e) Kanuna uygun olarak yakalandıktan veya tutuklandıktan sonra haklarında kovuşturmaya yer olmadığına veya beraatlerine karar verilen,

f) Mahkûm olup da gözaltı ve tutuklulukta geçirdiği süreleri, hükümlülük sürelerinden fazla olan veya işlediği suç için kanunda öngörülen cezanın sadece para cezası olması nedeniyle zorunlu olarak bu cezayla cezalandırılan,

g) Yakalama veya tutuklama nedenleri ve haklarındaki suçlamalar kendilerine, yazıyla veya bunun hemen olanaklı bulunmadığı hâllerde sözle açıklanmayan,

h) Yakalanmaları veya tutuklanmaları yakınlarına bildirilmeyen,

i) Hakkındaki arama kararı ölçüsüz bir şekilde gerçekleştirilen,

 j) Eşyasına veya diğer malvarlığı değerlerine, koşulları oluşmadığı halde elkonulan veya korunması için gerekli tedbirler alınmayan ya da eşyası veya diğer malvarlığı değerleri amaç dışı kullanılan veya zamanında geri verilmeyen,

k) Yakalama veya tutuklama işlemine karşı Kanunda öngörülen başvuru imkânlarından yararlandırılmayan,

Kişiler, maddî ve manevî her türlü zararlarını, Devletten isteyebilirler.’’

Özgürlüğün kısıtlanması dolayısıyla talep edilen tazminat nedenleri göz önünde bulundurulduğunda maddi zarar, haksız olarak yakalanan, gözaltına alınan, tutuklanan, ya da mahkum olup da cezası kısmen veya tamamen infaz edilmiş olan kişinin bedenen ya da malvarlığı açısından uğradığı parasal kaybı ifade eder. Hukuka aykırı olarak koruma tedbirlerine maruz kalan (yakalanan, gözaltına alınan, tutuklanan vb. haller) sosyal çevresinde itibarının sarsılması, özgürlüğünden hukuka aykırı olarak yoksun bırakılan kişinin duyduğu elem, ızdırap ve ruhsal sıkıntıların giderilmesi amacıyla manevi tazminatı ifade eder.

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu m. 142 ‘de tazminat isteminin koşulları ayrıntılı olarak gösterilmiştir:

‘’ Madde 142 – (1) Karar veya hükümlerin kesinleştiğinin ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde karar veya hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat isteminde bulunulabilir.

(2) İstem, zarara uğrayanın oturduğu yer ağır ceza mahkemesinde ve eğer o yer ağır ceza mahkemesi tazminat konusu işlemle ilişkili ise ve aynı yerde başka bir ağır ceza dairesi yoksa, en yakın yer ağır ceza mahkemesinde karara bağlanır.

(3) Tazminat isteminde bulunan kişinin dilekçesine, açık kimlik ve adresini, zarara uğradığı işlemin ve zararın nitelik ve niceliğini kaydetmesi ve bunların belgelerini eklemesi gereklidir.

(4) Dilekçesindeki bilgi ve belgelerin yetersizliği durumunda mahkeme, eksikliğin bir ay içinde giderilmesini, aksi hâlde istemin reddedileceğini ilgiliye duyurur. Süresinde eksiği tamamlanmayan dilekçe, mahkemece, itiraz yolu açık olmak üzere reddolunur.

(5) Mahkeme, dosyayı inceledikten sonra yeterliliğini belirlediği dilekçe ve eki belgelerin bir örneğini Devlet Hazinesinin kendi yargı çevresindeki temsilcisine tebliğ ederek, varsa beyan ve itirazlarını onbeş gün içinde yazılı olarak bildirmesini ister.

(6) İstemin ve ispat belgelerinin değerlendirilmesinde ve tazminat hukukunun genel prensiplerine göre verilecek tazminat miktarının saptanmasında mahkeme gerekli gördüğü her türlü araştırmayı yapmaya veya hâkimlerinden birine yaptırmaya yetkilidir.

(7)  Mahkeme, kararını duruşmalı olarak verir. İstemde bulunan ile Hazine temsilcisi, açıklamalı çağrı kâğıdı tebliğine rağmen gelmezlerse, yokluklarında karar verilebilir.

(8) Karara karşı, istemde bulunan, Cumhuriyet savcısı veya Hazine temsilcisi, istinaf yoluna başvurabilir; inceleme öncelikle ve ivedilikle yapılır.

(9) Tazminat davaları nedeniyle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan nisbî avukatlık ücreti ödenir. Ancak, ödenecek miktar Tarifede sulh ceza hâkimliklerinde takip edilen işler için belirlenen maktu ücretten az, ağır ceza mahkemelerinde takip edilen davalar için belirlenen maktu ücretten fazla olamaz.

(10)Tazminata ilişkin mahkeme kararları, kesinleşmeden ve idari başvuru süreci tamamlanmadan icra takibine konulamaz. Kesinleşen mahkeme kararında hükmedilen tazminat ile vekâlet ücreti, davacı veya vekilinin davalı idareye yazılı şekilde bildireceği banka hesap numarasına, bu bildirimin yapıldığı tarihten itibaren otuz gün içinde ödenir. Bu süre içinde ödeme yapılmaması halinde, karar genel hükümler dairesinde infaz ve icra olunur.

Koruma tedbirleri temel hak ve özgürlüklere müdahalesi oldukça fazla olmaktadır. Adalete güven ve toplum huzuru açısından zorunlu bulunduğu takdirde azami dikkatle uygulanması gerekir. Koruma tedbirleri nedeniyle açılan tazminat davalarında Ağır Ceza Mahkemeleri oldukça cüzi olan, mağdurun uğradığı zararı karşılamaya yetmeyecek meblağlara karar vermektedir. Bu durumda koruma tedbirleri neticesinde mağdur olan kişilerin Anayasa’da korunan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkını ihlal etmektedir.

Nitekim Anayasa Mahkemesi B. No:2020/28007, 13/4/2023 tarihli Yavuz Yakışkan kararında gözaltı tedbiri dolayısıyla ödenen tazminatın yetersiz olması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir. İlgili karar şu şekildedir:

‘’17/4/2017 tarihinde kollukta başvurucunun ifadesi alınmıştır. Başvurucuya ifadesi sırasında İçişleri Bakanlığı hukuk müşaviri iken ByLock kullanıcısı olduğu için tutuklanan M.Y. isimli kişiyi tanıyıp tanımadığı, bu kişinin kullandığı hat ile oğlunun kullanımında olan hat arasında 758 defa eşinin kullanımında olan hat arasında 17 defa kendisinin kullandığı hat arasında 2 defa gerçekleşen telefon irtibatı sorulmuştur. Başvurucu; bu kişiyi tanımadığını, oğlunun hattı üzerinden daha çok konuşulduğu için bu kişinin muhtemelen oğlunun arkadaşı veya okuldan öğretmeni olabileceği ileri sürülmüştür. Başvurucu 5/4/2017 tarihinden 18/4/2017 tarihine kadar gözaltında kalmıştır. Başvurucu 18/4/2017 tarihinde Hakimlik huzuruna çıkarılmış, İstanbul 12. Sulh Ceza Mahkemesince adli kontrol şartı ile serbest bırakılmıştır.

Yapılan soruşturma sonucunda 28/1/2019 tarihinde başvurucu hakkında kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verilmiştir. Kararda başvurucunun ByLock kullanıcısı olan M.Y. ile irtibatının olduğuna ilişkin tespitte maddi bir hata bulunduğunu, başvurucunun öne sürdüğü şekilde irtibatlı olduğu kişinin oğlunun arkadaşı olan M.Y. isimli başka bir kişi olduğunun anlaşıldığı belirtilmiştir.

Başvurucu tazminat davası açmıştır. Dava dilekçesinde başvurucu; yeterli ve dikkatli bir araştırma yapılmadan isimlerinin karıştırılmasından kaynaklı yanlış HTS kaydı değerlendirmesi nedeniyle on dört gün özgürlüğünden yoksun bırakıldığı, bu yanlışlığın kolaylıkla tespit edilebileceğini hakkında hiçbir delil olmadığını, gözaltına alınmasından sonraki süreçte iki yıl boyunca hiçbir işlem yapılmadığını, iki yılın sonunda da hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildiği, 5237 sayılı CMK 141/a bendi kapsamında tazminata hak kazandığını belirterek 15.000 TL manevi tazminat ödenmesini talep etmiştir.

İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi başvurucuya 4.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar vermiştir.

Başvurucu lehine hükmedilen 4.000 TL manevi tazminatın Anayasa Mahkemesinin benzer durumlarda ödenmesini kararlaştırdığı tazminat miktarına göre düşük olduğu ortadadır. Tazminat  miktarının Anayasa Mahkemesinin benzer durumlarda verilmesine hükmettiği tazminatın miktarıyla aynı olması gerekmemekle birlikte somut olayın koşullarında tazminat hakkının özünü zayıflatacak kadar düşük olduğu görülmüştür. Buna göre başvurucuya ödenmesine hükmedilen tazminat başvurucunun Anayasa’nın 19. Maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan esaslara aykırı bir durum söz konusu olmasına rağmen manevi tazminatın zararını karşılamaktan uzak olduğu sonucuna varılmıştır.

Verilen hüküm ile, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

Başvurucuya net 15.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE karar verilmiştir.’’

  • SONUÇ VE DEĞERLENDİRME

Hakim ve Cumhuriyet savcıları yargılama faaliyetini icra ederken, suç şüphesi altına olan kişinin öncelikle insan olduğunu ve verecekleri kararlarda hakkında karar verilen kişilerin hayatını önemli ölçüde değiştirebileceği ve mağduriyetlere sebep olacağını göz önünde bulundurmalıdır. Suç şüphesi altında bulunan kişi karşı uygulanan koruma tedbirleri (yakalama, gözaltı, tutuklama vb. haller) hukuka uygunluğu konusunda dikkatli olmalıdır. Tabi ki her hukuk düzeninde yaşanacak bazı olumsuzluklar hatalı kararlar olabilmektedir. Bu halde de açılacak olan tazminat davasında kişilerin uğramış olduğu zararların karşılanması ve tazminat hakkının özüne riayet edilerek hakkaniyetli bir bedel takdir edilmelidir.

Yorum yapın